QR KODU site sol kule
sağ dik reklam tweter takip et

03 Mayıs 2024, Cuma

BEŞİKTAŞ MEDYA GRUP - Uluslararası Basın Yayın Platformu

Suskunluk nereye kadar?

 

Zorlu bir Kurtuluş Savaşı’ndan sonra varmıştık Cumhuriyet’e. Şimdilerde Cumhuriyet’in yüzyıl arifesindeyiz. İyi de yurttaşların elinde ne kaldı Cumhuriyet'in kazanımlarından? Devrimlerimizden, kültüründen, mimarisinden bugüne dek ne kaldı? Cumhuriyet’le birlikte parlamenter demokrasiyi oturtmayı beceremedik bir türlü günümüze dek. O gün bugündür bu ülkede demokrasicilik oyunu var. Ama demokrasi bütün kurum ve kurallarıyla hiç mi hiç gerçekleşmedi. Sıkça karşımıza çıkan askeri vesayet daha sonra sivil vesayete dönüştü. Gençliğe emanet edilen vatan toprakları şimdi din tellallarına peşkeş çekiliyor. İktidarı ve muhalefetiyle siyasetçiler bu topraklarda bezgin, edilgin halklar yaratmanın planlarıyla meşguller. İktidar da muhalefet de emeğin, emekçinin hakkını savunmak bir yana sermayeyi nasıl daha çok güçlendiririz konusuna kafa yoruyorlar. Birbiri peşi sıra çıkarılan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden jet hızıyla geçen yasalarla ülkem artık bir suskunlar ülkesidir. Adalet, hukuk, insan hakları sadece kitaplarda kalıyor. Pratikte adaletin, hakkın, hukukun eşit dağıtıldığı ise hiç görülmedi. Bu gidişle de görüleceği yok. 20 yılını tamamlamış olan iktidar hâlâ da Türkiye’yi modern bir cezaevi haline getirmenin projeleri peşinde. Kendilerine biat eden tek tip düşünen, tek tip davranan bir topluluğu bu toprakların sahipleri kılmak yolunda projeler hazırlıyorlar. Adına da Yüzyılın Cumhuriyeti diyecekler. Tuhaf ama düşünceleri aynen böyle.

Dezenformasyon Yasası’ndan sonra sansür ve otosansür daha bir görünür hale geldi. Savcılar daha fazla çalışmak zorunda kalıyorlar, insanları cezaevine yollamak için. Ülkenin yüz akı hekimlerinden Türk Tabipleri Birliği Genel Başkanı’na bir kısım medyada linç uygulanıyor. Ama söz konusu kişi Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı olunca Dezenformasyon Yasası’ndan hiç ses gelmiyor. Adli Tıp alanındaki çalışmalarıyla uluslararası alanda bir değer olarak kabul edilen Fincancı ülkemde vatan haini muamelesi görüyor. Peki, bizden ses çıkıyor mu? Suskunluğumuzu bozabiliyor muyuz? Elbette hayır. Korku iklimi tüm ülkeye ağırlığını koymuş çünkü.

Giderek insanlar daha çok korkuyor. Yazmaktan, çizmekten, inandığı bir fikri savunmaktan… Böyle bir ortamda seçim olsa ne olacak, olmasa ne olacak. En suskun kesim muhalefet. Altılısıyla, sekizlisiyle muhalefetten çıt çıkmıyor. Üniversitelerde “Cadı Avı” bütün hızıyla sürüyor. Araştırmak, soruşturmak bir meseleyi derinliğine irdelemek isteyen akademisyenlerin vay haline! Hayatımızın her parçasına katılan sansür artık sinemanın, müziğin, tiyatronun da peşini bırakmıyor. Özgür haberciliğin yok edildiği ülkemde şimdi güzel sanatlar dalında da özgürce iş ortaya koymak yolunun giderek kapatılmak istendiğinin farkına varıyoruz. Bazen düşünüyorum da kendi kendime söyleniyorum. Biz bu filmi daha önce de görmüştük. Çok eskide kaldı zannediyorduk. Ama işte capcanlı karşımızda.

Gülten Akın yüreğime yazılı kimi ustalar gibi çok sevdiğim şairlerden biridir. Çoğu kez döne döne okurum şiirlerini. Bu yazıyı da Gülten Akın’ın dizeleriyle sonlayalım:

‘LEKE’

Çağın en karmaşık yerinde durduk
biri bizi yazsın, kendimiz değilse
kim yazacak
sustukça köreldi
kaba günü yonttuğumuz ince bıçak

nerde onlar, her kımıldayışta
çakan tansık, ışıldatan büyü
bir gün daha görülmedi
bir gün daha geçti otları soldurarak

öğrendik de körmüş, sanki yokmuş
ne yol ne bir geçip giden
ne kaydını tutan geçip gidenin
dediler ki
onları kilitle, anahtarı eski yerine bırak
oysa
utanılacak bir şeymiş, öyle diyor Camus
tek başına mutlu olmak
sesler ve öteki sesler, nerde dünyanın sesleri
leke dokuya işledi
susarak susarak

Yazarın Diğer Yazıları

Makale Yorumları

Makaleye Ait Yorum Bulunmamaktadır.

Yorum Yazın

CAPTCHA security code
Yorum Gönder

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

yukarı çık