QR KODU site sol kule
sağ dik reklam tweter takip et

02 Mayıs 2024, Perşembe

BEŞİKTAŞ MEDYA GRUP - Uluslararası Basın Yayın Platformu

Rakibi yaralı bırakmak ve son darbe!

12 Eylül darbesinin kaosuyla sarsılan Türk siyaseti, 1980 sonrasında merkez sağı iktidara getirmişti...

1983'te tek başına iktidara gelen ANAP, 1984'te yapılan yerel seçimlerden de başarıyla çıkmıştı...

Yani "İstanbul'u alan Türkiye'yi de alır" denilen strateji aslında "iktidarı alan yerel seçimleri de alır" şeklinde bir manzarayla sonuçlanmıştı...

1989 yerel seçimleri ise (tamamen çökertmese de) merkez sağı yerelden iyice uzaklaştırmıştı...

Erdal İnönü yönetimindeki Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP), 39 il merkezi olmak üzere, toplam 652 belediyeyi kazanmış ve işte o dönemde "İstanbul'u alan Türkiye'yi alır" şeklindeki beklenti sol açısından da doruğa ulaşmıştı...

Ancak İstanbul Belediyesi'nin yanı sıra, kentteki ilçelerin büyük bölümünü de kazanan SHP, iktidar açısından ne yazık ki beklenen umudu verememişti...

İSKİ'de birkaç yüz kilo klor alımındaki usulsüzlükle başlayan tartışmalar 1994 seçimleri geldiğinde SHP'ye büyük darbe vurmuştu...

Sadece yolsuzluk iddiaları değil, DSP, CHP ve SHP'nin oyları bölmesi de Refah Partisi'nin önünü açmış ve Erdoğan yüzde 25 gibi düşük bir oy oranı ile İstanbul Belediye Başkanı seçilmişti...

Solun bölünmesiyle birlikte dinci siyasetin büyük şehirleri alması, Millî Görüş kadrolarını, "İstanbul'u alan Türkiye'yi de alır" şeklindeki asıl büyük hedefe kilitlemişti...

Bu hedefin öne çıkmasında Erdoğan'ın 1999'da, Siirt'te yaptığı bir konuşmada halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek suçundan cezaevine girmesi ve ortaya çıkan mağduriyet de etkili olmuştu...

İşte Erdoğan bu mağduriyetin yol açtığı destekle AKP'yi kurduğunda, 2002 seçimlerinde kolaylıkla iktidar olmuş ve "İstanbul'u alan Türkiye'yi alır" planını yaşama geçirmeyi başarmıştı...

MİLLET İTTİFAKI, ZAFER VE SONUÇ...

Sol partilerin yanı sıra, merkez sağ da işte 2002'deki seçim sonuçlarının ardından bir türlü toparlanamadı...

Ancak millî gelir dağılımındaki sorunlar, geçim sıkıntısı, enflasyon, yolsuzluk iddiaları ve torpil-liyakat çelişkisindeki yandaş kadrolaşma skandalları gibi tartışmalar AKP'yi giderek yıpratınca, Millî Görüş partilerinin 25 yıllık yerel iktidarı 2019 seçimlerinde darmadağın oldu...

Çünkü bu kez sıklıkla dile getirilen "İstanbul'u alan Türkiye'yi de alır" şeklindeki yaklaşım muhalefet lehine tersine dönmeye başladı...

Bu arada, AKP aleyhine "İstanbul'u kaybeden Türkiye'yi de kaybeder" şeklinde bir sıkıntı ortaya çıktı ki; bu tablo Ekrem İmamoğlu'nun hakaret iddiasıyla ağır bir cezaya çarptırılmasına ve neredeyse koltuğunu kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalmasına da adeta zemin hazırladı!!!

Erdoğan'ı belediye başkanlığından başbakanlığa, sonra da cumhurbaşkanlığına taşıyan manzaranın asıl sebebi solun 1994 seçimlerindeki dağınıklığı olsa da, muhalefetin son 20 yılda umut vermemesi ve seçenek yaratamaması AKP'yi ısrarla ayakta tutarken, iktidarın gücünün önemli bir bölümünü yerel yönetimlerden aldığı da anlaşılmış oldu...

Çünkü İstanbul Belediyesi'nden tarikat ve cemaatlere büyük kaynaklar aktarılması, yandaş medyanın belediye kaynaklarıyla büyütülmesi ve beslenmesinin de AKP'nin 20 yıllık iktidarında önemli bir etken olduğu ortaya çıkmıştı...

İşte iktidarın büyük şehirleri kaybetmesi ve bu şekilde hem yandaş medyanın zayıflaması hem de tarikat ve cemaatlerin kaynak sıkıntısı yaşaması AKP'nin son dönemde oy kaybetmesinin en önemli nedenlerinden biri haline geldi...

YARGI, İBB VE TEHLİKE!..

AKP'nin yerel yönetimlerden aldığı desteği kaybetmesinin ardından, başta İmamoğlu olmak üzere, CHP'li belediyelerin hem yandaş medyanın taarruzu hem de soruşturma baskısı altına alınması, iktidarın 2019 yerel seçimlerinde aldığı darbelerden ne kadar olumsuz etkilendiğinin de bir başka kanıtı...

Örneğin; Ekrem İmamoğlu 2 yıl önce kendisine yönelttiğimiz bir soruyu yanıtlarken, İBB'den tarikat ve cemaatlere ulaştırılan kaynağın bir milyar liraya yaklaştığını söylemişti...

Evet; AKP iktidarda oy kaybetmesinin en önemli nedenlerinden birinin yerelde zayıflamak olduğunun artık çok iyi farkında...

İşte İmamoğlu'na verilen ağır ceza da gösteriyor ki, AKP, cumhuriyetin 100. yılındaki seçimlere giderken de, (2023 yılında 163 milyar liralık konsolide bütçesiyle) Türkiye'nin en büyük belediyesinin yeniden iktidarın denetiminde olabilmesini hayal ediyor...

Millet İttifakı, istinaf ve Yargıtay'ın İmamoğlu'na verilen cezayı onaylamayacağını düşünse de, gidişat beklendiği gibi pek iyimser görünmüyor...

Çünkü Yüksek Seçim Kurulu Başkanı'nın, "İmamoğlu cumhurbaşkanı seçilse bile mazbatasını alamaz" şeklindeki açıklaması ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun önceki gün, "İstinaf cezayı onaylarsa görevden alırım" şeklindeki konuşması da gösteriyor ki, İBB üzerinde tehlike çanları çalıyor!..

Velhasıl, İBB Başkanına verilen cezanın onaylanmayacağını iddia edenler, (eğer yargıya müdahale edilmişse) AKP'nin boşu boşuna İmamoğlu'nu mağdur gösterme gafletine düşmeyeceğini de ön görmeliler...

Hele de; "İstanbul'u kaybeden Türkiye'yi de kaybeder" beklentisi bir siyasi partiyi ciddi biçimde tedirgin etmişse; hiçbir rakibin, karşısındakini yaralı bırakmayacağı ve son darbeyi vurmaktan da geri durmayacağı çok iyi biliniyor olmalı!!!

İçinde siyaset olsun ya da olmasın, büyük kavgaların beklenen sonucu budur maalesef...

Yazarın Diğer Yazıları

Makale Yorumları

Makaleye Ait Yorum Bulunmamaktadır.

Yorum Yazın

CAPTCHA security code
Yorum Gönder

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

yukarı çık