QR KODU site sol kule
sağ dik reklam tweter takip et

24 Nisan 2024, Çarşamba

BEŞİKTAŞ MEDYA GRUP - Uluslararası Basın Yayın Platformu

Nereye?

Küresel ve yerli finans piyasaları iyimserlik tuzağında avlarını beklerken, pozisyonları gereği olumsuzlukları isteseler de yeterince fiyatlayamıyorlar. Oysa başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkeler gümrük vergilerini yükselterek kendi sanayilerini korumaya yönelmiş, Çin milli parasını (Yuan) azar azar devalüe ederek ticaret savaşlarında rekabet gücünü korumak için kuru da kullanmaya başlamıştır. Bütün bunlar küresel ticaret hacmini giderek düşürecek, sermaye hareketlerini kısıtlayacak ve riskten kaçınma eğilimlerini artıracaktır.

Türkiye bu durumda cari açığını süratle düşürmeli, kamuda tasarrufa yönelmeli, büyük alt yapı yatırımlarını da erteleyerek dış finansman yükünü azaltmalıdır. Bunu yapmazsa kur ve faizler yükselmeye devam edecek,  sözlü müdahaleler bir süre sonra gidişatı durdurmaya yetmeyecektir.

Bu nedenle BİST’te özellikle banka hisselerinde kan kaybı devam etmekte ve tahvil faizleri (piyasa faizleri) sürekli yükselmektedir. Ama son günlerde yaşanan dalgalanmanın artmasına iki sebep daha eklenmiş bulunmaktadır.

Birincisi, bazı özel büyük şirketlerin bankalara olan yüksek montanlı döviz borçlarını yapılandırmak için sıraya girmiş olmalarıdır. Ancak bunun arkasındaki asıl korku; ekonominin yavaşlaması tahmin edilen önümüzdeki dönemde, yapılandırılan borç taksitlerinin ödenmesi konusunda bir sıkıntının yaşanıp yaşanmayacağıdır. Şimdilik böyle bir şey elbette ki söz konusu değildir ama para piyasaları ürkektir ve riskleri önceden fiyatlamak tabiatı gereğidir.

İkinci konu, sermaye hareketlerinin kontrolü hakkında çıkan dedikodulardır. Bazı yabancı banka analistleri mevcut durumun ona doğru gittiğini raporlamaya başlamışlardır. Aslında bu da bir cari açığı kapatma yöntemidir ama ithal ikamesi rejimi ile birlikte uygulanacaksa işe yarar. Borçlanma ekonomisi sürecekse orta ve uzun vadede para girişlerini önleyeceği için sakıncalıdır.

Bu bekleyiş içerisinde finans piyasaları her zaman olduğu gibi ekonomiyi yönetenlerin sadece enflasyona odaklanmasını ve TCMB’nın kurun her yükselişinde faiz artırmasını istiyor. Ama bunun çıkmaz bir yol olduğu görülmektedir. Diğer taraftan büyümeyi ve istihdamı düşürmemek için bankaları kredi vermeye zorlayarak ve mali disiplinin bozulmasını göze alarak aynı şekilde devam etmek de sürdürülemez. Çünkü küresel koşullar değişmiş, borçlanma maliyetleri arttığı halde paraya ulaşmak zorlaşmıştır. Önümüzdeki dönemde FED’in faiz artırımları ve kredi derecelendirme kuruluşlarının raporları ile belli ki daha da zorlaşacaktır.

Dolayısıyla, artık yeni gerçeklere ve bu gerçeklerin zorladığı eylemlere yönelmek zorundayız. İki arada bir derede çekimser kalarak veya suni bir iyimserlik atmosferi içinde, kuzu kılığına girmiş kurtlara inanarak yolumuza devam edemeyiz. Türkiye mevcut konumunu, üretim ve büyüme tercihlerini değiştirmez de aynı yoldan gitmeyi sürdürürse, o yolun eskiden olduğu gibi yine Batının tefeci kurumlarının kapısına gittiğini de çok iyi bilmektedir. O halde nasıl bir tercih yapacaktır? Bunu hep birlikte göreceğiz…

Yazarın Diğer Yazıları

Makale Yorumları

Makaleye Ait Yorum Bulunmamaktadır.

Yorum Yazın

CAPTCHA security code
Yorum Gönder

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

yukarı çık