QR KODU site sol kule
sağ dik reklam tweter takip et

26 Nisan 2024, Cuma

BEŞİKTAŞ MEDYA GRUP - Uluslararası Basın Yayın Platformu

Kendimizi bulmak!

İktisadi ve toplumsal kalkınmanın temeli sanayi üretimine dayanıyor. Sanayi üretimi maddeyi değiştirip dönüştürürken, toplumu ve onun örgütlü yapısı olan devleti de dönüştürüp güçlendiriyor. Küresel üretim merkezleri Batı’dan Doğu’ya kayınca, bunun doğal sonucu olarak siyasi ve askeri güç sıkletleri de giderek Çin, Rusya ve Hindistan’da yoğunlaştı. Dünya yeniden çok kutuplu oldu. Soğuk savaş yeniden başladı.

Bazıları anlamak istemese de, bu değişim ve dönüşüm sürecinde doğalgaz tedariki sağladığımız ve S-400 bataryalarını satın aldığımız Rusya stratejik ortağımız olmuştur. Rusya, aynı zamanda ülkemize en çok turist yollayan ülkedir. Dev bir yatırım olan TürkAkımı Projesi de yılsonunda faaliyete geçecektir.

PKK/YPG’yi silahlandıran, Doğu Akdeniz’de burnumuza kadar sokularak İsrail ve Yunanistan’la birlikte provokatif tatbikatlar yapan dost ve müttefik(!) ABD ise, Türk-Rus ilişkilerini baltalamak, hava savunma açığımızı kapatan S-400 sistemlerini aktive ettirmemek için yaptırımlarla tehdit ediyor. Üretimine ortak olduğumuz F-35’leri bile teslim etmekten imtina ediyor.

Ancak dünya eski dünya değil… ABD sadece Türkiye’de değil, Latin Amerika’dan Afrika’ya ve Asya’ya kadar çok geniş bir coğrafyada güç kaybediyor. O yüzden giderek sertleşiyor. Ambargolarla, terör ve darbelerle mevzilerini korumaya çalışan ABD, kendi etki alanlarında yapılan siyaseti, kullanılan dili ve yöntemleri de değiştirip sertleştiriyor. Dün her yerde demokrasi, barış ve insan hakları deyince mangalda kül bırakmayan Atlantikçi yapılanmalar, bugün aynı coğrafyalarda bozgunculuğun başını çekiyor.

Bu değişimi birebir içerde de görüyoruz. Muhalefet yapmak adına terör örgütünün uzantıları ile ortaklıklar yapılmış, demokratik özgürlük diye aynı zehirli dil kullanılmaya başlanmıştır. Ama bunun yanında bizdeki kadar ülkesine yabancılaşan, kendi insanını aşağılamak, küçük düşürmek için yarışan bir başka elit ve aydın geçinen zümre de görülmemiştir.

Adeta gurkalaşan bu güç odakları, yükselen Asya uygarlığını keşfeden Türkiye’yi yolundan çevirmek için bize düşman kim varsa onunla işbirliği yaptı. TSK Suriye’de yenilsin istedi. Ülkemizi güçlendirmeye ve toplumsal barışa hizmet etmeye yarayabilecek her değere saldırdı. 1945’den sonra başlayan yetmiş yıllık vesayetin beyin yıkımından yararlanarak Tanzimatçılığı topluma Atatürkçülük diye pazarladı.

Ülkemiz bugün Suriye ve Mavi Vatan’da Atlantik cephesine karşı adı konmamış bir savaş veriyor, ama bu savaş içerde de sürüyor. Düşman güçlü, deneyimli ve organizedir. Mücadelede zafiyet göstermek, tereddüt etmek hatadır. Mehmet Akif o kısa şiirinde, ‘’Tarihi tekerrürdür diye tarif ediyorlar/Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?’’ diyor. Evet, tarih ders çıkaranlar için tekerrür etmez ama hatalar eder.

Ancak bu ülke artık Batı’nın horlanan, her fırsatta aşağılanıp geri çevrilen, ulusal çıkarları yok sayılan üvey evlat rolünü bir daha asla kabul etmeyecektir. Ankara, Batı’nın bize bölünmeden başka bir seçenek bırakmadığını, yüzümüzü Asya’ya dönmenin jeopolitik bir zorunluluk olduğunu görmüştür. Soçi Mutabakatı, Kuşak ve Yol Projesi kapsamında İstanbul’dan geçen ilk Çin treni bu tercihin son bir ay içindeki meyveleridir.

Asya’yı keşfettikçe kendi gücümüzü ve sahip olup kullanamadığımız imkanları da keşfediyoruz. Ve giderek kendimizi buluyoruz!

Yazarın Diğer Yazıları

Makale Yorumları

Makaleye Ait Yorum Bulunmamaktadır.

Yorum Yazın

CAPTCHA security code
Yorum Gönder

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

yukarı çık