14 Ekim 2024, Pazartesi

BEŞİKTAŞ MEDYA GRUP - Uluslararası Basın Yayın Platformu

Depremin ardından Zeugma Mozaik Müzesi yeniden ziyarete açılıyor

Depremin ardından Zeugma Mozaik Müzesi yeniden ziyarete açılıyor

Dünyanın en büyük mozaik müzelerinden olan ve başta ‘Çingene Kızı’ mozaiği olmak üzere birçok eşsiz esere ev sahipliği yapan müze, 6 Şubat’taki Kahramanmaraş merkezli depremleri hasarsız atlattı. Edinilen bilgilere göre; depremler sonrası yapılan incelemelerde herhangi bir hasara uğramadığı belirlenen müzenin kapıları, 20 Nisan Perşembe günü yeniden vatandaşlara açılacak.

Müze, 08.30-19.00 saatleri arasında ziyaret edilebilecek.

Zeugma Mozaik Müzesi hakkında

Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi, sanat tarihçileri ve arkeologlar kadar tarihe ve kültüre meraklı her yaştan ziyaretçi için çok önemli ve gözde bir müzedir. Müze, Türkiye’yi ziyaret etmek için tek başına sebep oluşturabilecek bir sanatsal zenginliğe ve çeşitliliğe sahiptir. Gerek bina büyüklüğü gerekse sergilenen mozaiklerin kapladığı alan bakımından, dünyanın en büyük mozaik müzelerinden biri olarak bilinmektedir.

Müzede sergilenen mozaiklerin üstün bir sanat zevkini yansıtması, Geç Antik Dönem kiliseleri ile Erken Süryani ve Hristiyan ikonografisine ait örnekleri barındırması müzeyi daha da çekici hale getirmektedir. Çağımızın en önemli arkeolojik keşiflerinden olan Zeugma Antik Kenti’nden çıkartılan, toplamda 2 bin 500 metrekarelik bir alan kaplayan ve bu dönemde sanatın ulaştığı zirve noktasının örneklerini meydana getiren mozaiklerin haricinde, yine Roma Dönemi’ne ait heykeller, sütunlar ve çeşmeleri de müzede görmek mümkündür.

Örneğin Savaş Tanrısı Ares’in bronz heykeli, mozaikler dışında ziyaretçilerin müzede en fazla ilgisini çeken eserler arasında yer almaktadır.


Zeugma Ne Demektir?

 

Dicle ile birlikte, uygarlığın beşiği olarak adlandırılan Mezopotamya’nın sınırını meydana getiren Fırat Nehri, binlerce yıl boyunca bu bölgeye bereket getirmiştir. 2300 yıl önce tüm dünyayı ele geçirme hedefiyle Anadolu topraklarından geçen Büyük İskender’in komutanlarından Selevkos Nikator da yerleşimini kurmak için bereketli Fırat kıyılarını seçmiş ve kente bu nehir ile kendi ismini birleştiren bir ad vermeyi uygun görmüştür. Selevkos Euphrathes olarak anılan bölge, MÖ 64 yılında Roma hâkimiyetine geçtiğinde ise ismi “köprü başı” anlamına gelen “Zeugma” olarak değiştirilmiştir. Yollar kadar medeniyetler ve kültürler arasında da bir geçiş noktasında kalması ve bu özelliğini yüzyıllarca devam ettirmesi isminin ne kadar yerinde olduğunu göstermektedir. Bu avantajını Sasaniler tarafından yok edilene kadar sürdüren Zeugma, Kommagene Krallığı’nın en büyük dört kentinden biri olma unvanını elde edecek zenginliğe ulaşmayı da başarmıştır. 

Mozaiklerin en görkemlilerinin keşfedildiği ve müzenin giriş katında tekrar hayat bulmuş biçimde ziyaretçilerini bekleyen Poseidon ve Euphrates villalarının tüm duvarları ve hatta tabanlarının dahi mozaik ve fresklerle süslenmiş olması kentin zenginliğinin kanıtlarıdır.

Zeugma Mozaik Müzesi'nin Öne Çıkan Eserleri

"Çingene Kızı" (MS 2.-3. Yüzyıllar)

Müzede yer alan mozaik panoların tamamı çok büyük ustalık eseridir. Bazılarının tam 500 bin parçadan meydana getirilmiş olması yanında figürlerin gerçekçilikleri ve canlılıkları da hayranlık uyandırmaktadır. Ancak müzenin en önemli eseri bu çok büyük boyutlu panolar değil, diğerlerine göre oldukça küçük bir parça halinde keşfedilmiş olan MS 2'nci yüzyıl tarihli Maenad ya da daha bilinir adıyla Çingene Kızı Mozaiği'dir.

Mozaikte Çingene kızının bakışlarını etkin kılmak için özel bir teknik kullanılmıştır. Yüzündeki sevinç ve hüznü aynı anda yansıtması da portre sanatında ulaşılan noktayı göstermektedir. Eser, Helenistik Dönem resim sanatında “üç çeyrek bakış” olarak ifade edilen teknikle yapılmıştır. Bu teknik, resim sanatında büyük sanatçılar tarafından da kullanılmıştır. Leonardo Da Vinci’nin Mona Lisa resmi, bu teknikte yapılan eserlere bir örnektir. Bu özellikleri nedeni ile eser, Zeugma ve Gaziantep’in sembolü hâline gelmiştir.

ABD Bowlig Green State Üniversitesi'nde olduğu tespit edilen kayıp on iki parçanın Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın girişimleri ile alınarak müzeye getirilmesi ile Çingene Kızı Mozaiği'nin bir bölümü daha Zeugma Mozaik Müzesi'nde ziyarete açılmıştır. 

Okeanos ve Tethys Mozaiği (MS 2. ve 3. Yüzyıllar)

Okeanos ve Tethys Mozaiği, Okeanos Villası’nın sığ havuzunun taban mozaiğidir. Erken Roma İmparatorluk Dönemi’ne ait olan bu mozaikte, hayatın kaynağı olan ırmak tanrısı Okeanos ile eşi Tethys konu edilir. Geometrik üçlü örgü bordür ile çerçevelenmiş mozaikte ortada Okeanos ve eşi Tethys yer alır. Çevrelerinde ise denizin verimliliğine işaret eden çeşitli balık türleri ve yunuslara binmiş Eroslar görülür. Okeanos’un en sık tasvir edilen atribüleri yani simgeleri yılan ve balıklardır.

Mozaikte Okeanos, başında yengeç kıskaçlarıyla görülür. Bu kıskaçlar, onun en karakteristik özelliklerinden biridir. Seramiklerdeki figürlerinde ayakları yerine yılan balığının kuyruğu resmedilse de mozaik sanatında, burada olduğu gibi büst olarak ve sadece başındaki kıskaçları ile canlandırılması söz konusudur. Karısı Tethys, Okeanos’un hemen yanında ve alnında kanatlarla temsil edilmiştir. Ortalarında, mitolojik bir deniz yaratığı olan yılan gövdeli, Ketos adı verilen ejder görülür. Çünkü Zeugma adına basılan sikkelerde de görüldüğü gibi Zeugma’da Fırat Nehri, bir ejderha olarak ifade edilmiştir. Bu iki ana figürün dışında mozaiğin sağ üst kısmında, bir kayanın üzerine oturmuş balık avlayan ve çobanların koruyucu tanrısı Pan olabileceği düşünülen genç bir erkek figür yer alır. Kenar figürleri olan Eroslar ve Pan’ın dışa dönük olarak resmedilmesi, havuzun çevresinde dolaşılacak şekilde olduğunu gösterir.

Grek Mitolojisine göre Okeanos Gaia’nın on iki Titan (dev) evladından birisidir. Antik Yunan erken ilkçağının dünya görüşüne göre yeryüzü yuvarlak ve yassı bir diske benzer, Okeanos da bu diski çepeçevre sarar. Okeanos aslında bir deniz gibi değil, evrensel bir ırmak ve ırmakların babası olarak tasarlanır. Derin anaforlu, burgaçlı olarak nitelendirilmektedir.

Mitolojide Okeanos’un okyanus olmayıp dünyayı saran ırmak olarak ifade edilmesi ile güneşin hararetiyle buharlaşarak yağmur olup doğaya hayat veren suyun, doğa tarafından kullanılması sonrası ırmaklarla  tekrar denize kavuşması anlatılmaktadır.

Akratos ve Euphrosine Mozaiği (MS 2. ve 3. Yüzyıllar)

Akratos ve Euphrosine Mozaiği, “Menad” Villası’nın bir odasına ait taban mozaiğidir. Gaziantep Müzesi’nin 1998 yılında yaptığı kurtarma kazısında Çingene Kızı olarak tanımlanan mozaiğin yan odasından çıkarılmıştır.

Mozaikte, adı “yönetici,aktarıcı” anlamlarına gelen Akratos ile "neşe ve sevinç veren" anlamına gelen su perisi Euprosine görülmektedir.

Kompozisyonda, Akratos’un ilahi kaynaktan alınan altın krater içindeki kutsal şarabı, bereket boynuzu ile Euprosine’ye sunması tasvir edilmektedir. Sağ tarafta Euprosine, bir ağacın altında uzanır vaziyette resmedilmiştir. İçkinin verdiği rahatlık, her iki figürün duruşlarında ve yüz ifadelerinde sezilir. Kompozisyonun sol tarafında yer alan çan kraterin, figürlere oranla büyük ve onların üzerinde resmedilmesi, önem noktasını bu kutlamaya ve şaraba çekmekle birlikte kutsallığına da çağrışım yapmaktadır.

Akhilleus Mozaiği (MS 2. - 3. Yüzyıllar)

Akhilleus Yunan mitolojisine en çok konu olmuş kişidir. Akhilleus, Peleus ile Thetis’in oğludur. Bir ölümlü olan Peleus ile gönülsüz evlenen Thetis çocuklarını kendisi gibi ölümsüz kılmak için ateşle yakarmış. Bir gece uyanan Peleus karısının çocuğu Akhilleus’u topuğundan tutup ateşe saldığını görmüş. Bunu gören Peleus, çocuğu annesinin elinden alarak karısını evden kovmuş. Başka bir efsaneye göre ise Thetis çocuğunu ateşte yakarak değil Styks ırmağına batırarak ölümsüzleştirirmiş. Bu nedenle Akhilleus’un annesinin eliyle tuttuğu ayak topuğu hariç hiçbir yerine silah işlemezmiş.

Anlatılara göre dağda, at adam Khiron tarafından yetiştirilen Akhilleus her konuda mahir, genç bir delikanlı olur. Akhalar ile Troyalılar arasında savaş başlar ve Akhilleus savaşa katılmadığı takdirde savaş kazanılmayacaktır. Troya Savaşına katılmaya karar veren Akhilleus’un savaşta ölmesini önlemek için babası veya annesi Skyros adasına Kral Lykomedes’in sarayına gönderilir. Haremde yaşayan Akhilleus’a burada “kızıl saçlı” adı verilir ve Lykomedes’in kızlarından biri ile birlikteliğinden Neoptolemos adlı bir oğlu dünyaya gelir.

Akha’ların kahini Kalkhas’ın Akhilleus sefere katılmazsa Troya’nın alınmayacağını bildirmesi üzerine Odysseus Akhilleus’u aramaya çıkar. Skyros’a varınca gezgin satıcı kılığına girerek Lykomedes’in haremine sokulur. Kızların önünde bohçasını açınca bir sürü kumaşın içinden birkaç kıymetli silah da çıkarır.  Akhilleus bu silahları görünce dayanamaz, alıp kullanmaya can atar. Böylelikle kimliğini açığa vurur. Odysseus da onu peşine takıp Akha ordusunun toplandığı yere götürür. Savaş meydanında Paris’in attığı ok ile topuğundan vurulan Akhilleus ölür.

Bu mozaik panoda ise Akhilleus mitolojisinin kalbi olan Akhilles’un kimliğinin ortaya çıkma sahnesi işlenmiştir. Öndeki figürlerin sütunların aksi yönünde soldan sağa doğru işlenişi, telaş ve hareketliliği sağlamıştır. Ayrıca mozaik panonun etrafının dalga motifleri ile verilişi, havuzun su ile dolduğunda görüntünün hareketli görünmesini sağlamaktadır.

Mozaik kendi adıyla anılan villaya ait havuz tabanına ait olup MS 2. yüzyıla tarihlendirilmektedir.

Europhe’nin Kaçırılışı Mozaiği (MS 2. – 3. Yüzyıllar)

Europhe’nin kaçırılışı mozaiği, Zeugma Antik Kentinde, B Bölgesi olarak adlandırılan alanda yapılan kazılarda ortaya çıkartılmıştır. Kompozisyonda Tanrı Zeus’un, boğa kılığına girerek Suriyeli kız Europhe’yi kaçırması tasvir edilmiştir. Mitolojide Olympos’un hâkimi, tanrıların tanrısı Zeus, aşklarıyla ünlüydü. Mitolojiye göre Finike Kralı’nın kızı Europhe’nin güzelliğine âşık olan Zeus, bir boğa kılığına girerek deniz kenarında eğlenen kızın yanına gelir. Europhe, bu uysal görünümlü hayvanı okşar ve üzerine binerek boynuzlarını çiçeklerle süsler. O sırada boğa, büyük bir hızla koşmaya başlar. Europhe ise düşmemek için bir eliyle boğanın boynuna sarılır, bir eliyle de elbisesinin eteğini ıslanmaması için tutar.

Mozaikte Europhe, boğanın üzerinde oturmaktadır. Boğanın ön ayaklarının hafifçe öne doğru atılmış olması, onların hareket halinde olduklarını göstermektedir. Kompozisyonun sol alt köşesinde yer alan balık figürü de denizin içinde hareket hâlinde olduklarını göstermektedir. Europhe’nin yanındaki kadın figür ise onun refakatçisidir. Boğa ile bu kadın figürün üzerine oturduğu kanatlı panterin yönlerinin birbirine zıt biçimde resmedilmesi, Europhe’nin kaçırılmasına işaret etmektedir. Europhe, tıpkı öyküdeki gibi bir eliyle ıslanmaması için elbisesini tutmakta, bir eliyle de düşmemek için dengesini sağlamaya çalışmaktadır.

Mozaik, B Bölgesi’nde yapılan kazılar sırasında Birecik Baraj Gölü sularının mozaiği yutmasından bir gün önce kaldırılarak Gaziantep Müzesi’ne getirilmiştir. Mozaiğin kaldırılması sırasında suların zeminden yükselmesi nedeniyle Europhe figürünün yüzü sulardan zarar görerek tahrip olmuştur. Restorasyon sırasında eldeki verilere dayanılarak orijinaline uygun olarak yeniden dizilmiştir.

Müzeyi sanal olarak ziyaret etmek için tıklayınız

Kaynak:

Zeugma Mozaik Müzesi - Gaziantep / Türkiye Kültür Portalı

Editör: Buğurcan Baştuğ

Beğendim 0 Muhteşem 0 Haha 0 İnanılmaz 0 Üzgün 0 Kızgın 0

Haber Yorumları

Habere Ait Yorum Bulunmamaktadır.

Yorum Yazın

CAPTCHA security code

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

yükleniyor
yukarı çık