05 Ekim 2024, Cumartesi

BEŞİKTAŞ MEDYA GRUP - Uluslararası Basın Yayın Platformu

Özgür Özel: 31 Mart Seçimleri genele yansımaz, diyenler yanıldı

Özgür Özel: 31 Mart Seçimleri genele yansımaz, diyenler yanıldı

Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, partisinin Grup Toplantısında, “Öncelikle bu kürsüde bundan 3 hafta önce başta gençler, tüm yurttaşlarımıza yönelik bir üye kampanyası başlatmış, Atatürk’ün kurduğu bu köklü partiye, bu baba evine, Atatürk’ün evine gençleri davet etmiştik. Gençlik Kollarımız, 81 ilde ve hemen bütün ilçelerimizde üye kampanyasını yapıyorlar. Stantların önündeki ilgi, kalabalık, kuyruktan gördüklerim gerçekten beni çok memnun ediyor. Gençosman Başkanımız, Gençlik Kolları Genel Başkanı. İlk hafta burada karşılaştığımız ikiz kardeşlerin üye olma sürprizinden sonra bir sonraki hafta dedi ki bana, bu iş başka yere gidiyor. Şimdi de üçüzler geldi dedi. Güldük, konuştuk ve burada çok güzel bir katılım yaptık. Sonra ben bir espri yaptım. Dedim ki bakalım ne olacak, gelecek haftaya dördüzler mi gelecek? Instagramda İlayda Aygül. O gün bana DM’den doğrudan mesajdan bir paylaşım yapmış. Başkanım sevgiler ve selamlar. Biz de dördüzüz. Ankara’da ikamet ediyoruz. Kardeşlerimle birlikte size katılmak istiyoruz. İnanılması güçtü ama bir bakalım dedik. Kim bunlar? Benim kızımla yaşıt. 2001’den bir fotoğraf. Dört kardeş. Bu da bugünlerden bir fotoğraf. İlayda’yı görüyorsunuz. 3 oğlan kardeşiyle. Üçünde mavi patik, İlayda’da pembe patik var. İlayda, Berkay, Olgay ve Gökay üye olmak üzere buraya geliyorlar. Arkadaşlar bu iş olacak, olursa böyle olacak. Rozetleri taktık. Biraz uzun sürdü ama 4 tane üyelik kaydını da imzaladık. İlayda, Berkay, Olgay ve Gökay hep beraber çağrımıza uyarak, CHP’ye, Atatürk’ün baba evine geldiler. Hoş geldiler aramıza” sözleri ile başladı.

“BU GELENEĞİ SÜRDÜRÜYORUZ”

“Bundan sonra daha güçlüyüz” diyen Özel ayrıca, “Tüzük düzenlemesinde bir şey yapmamız lazım. Gökhan Günaydın sordu, aynı berbere mi gidiyorsunuz? Evet. Ben de sordum ıskonto alıyor musunuz diye sordum, toptan ıskontosu. Buradan Özgür Karabat’a söyleyelim bu ikizler, üçüzler, dördüzler birlikte okula gittiklerinde bazıları kardeş indiriminden yararlanıyorlar. Bu şartlar altında biz de üye aidatında bir şeyler yaparız artık. Bu dört tane pırlanta gibi Atatürkçü genci doğuran, büyüten ve bugünlere getiren annesine de annelerine de yürekten bir alkış. Değerli arkadaşlar geçen hafta üçüzlerle birlikte partimize eğitimi, geçmiş emeği, tecrübesi ile çok önemli katılımlar oldu. İkizler, üçüzlerle birlikte. Bu geleneği sürdürüyoruz” dedi.

“BAHADIR ERDEM BABA EVİNE KATILDI”

Hukukçu Bahadır Erdem’in partiye katılışını ilan eden Özel, “Bugün 35 yıllık bir akademisyen. Özel hukuk, milletler arası özel hukuk alanında hem eğitim görmüş, daha sonra mezun olduğu üniversitede lisans, yüksek lisans, doktora dersleri veren, 5718 sayılı Milletler Arası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanunun mimarlarından, hazırlayıcılarından, yine Birleşmiş Milletlerde 2014-2019 yılları arasında özel hukuk enstitüsünde ve yüksek yönetim konseyinde görev yapan ilk Türk hukukçu olma unvanına sahip olan. Doktorası patent hukuku konusunda olan. Türk Patent Enstitüsünde 6 yıl yönetim kurulu üyeliği yapmış. Kariyeri boyunca kadın ve çocuk hakları üzerine pek çok STK’nin üyesi olmuş. Gençlerin eğitimi konusunda birçok vakfın mütevelli heyeti üyeliğini halen daha sürdüren. CHP’ye hem patent hukuku, hem milletler arası özel hukuk alanlarında çok önemli katkılar yapacak olan, bundan sonraki süreçte katılımıyla bize güç verecek yakın mesai arkadaşımız olan, hepinizin yakından tanıdığı Sayın Bahadır Erdem baba evine katılıyor. Kendisini kürsüye davet ediyorum. Bahadır Bey aramıza katıldı, bize güç veriyor. Mücadelemize, iktidar yürüyüşümüze çok önemli katkılar sağlayacak. Kendisine hoş geldiniz, yolunuz ve yolumuz açık olsun diyorum” ifadelerini kullandı. Özel, şunları söyledi:

“DENİZ FKÖ İLE DAYANIŞMA İÇERİSİNDEDİR”

“Gaziantep’te bir trafik kazasında 9 vatandaşımızı kaybettik. Ailelerine baş sağlığı diliyorum. Milletvekillerimiz, örgütümüz yakından takip ediyor. 90’lı yıllarda hak temelli gazetecilik, hak ihlallerine karşı çok önemli habercilik yapan, maalesef memleketinden, doğduğu topraklardan uzakta, Almanya’da geçen hafta kaybettiğimiz gazeteci Celal Başlangıç’a Allah’tan rahmet ve acılı ailesine başsağlığı diliyorum. Dün bir başka acının, bir büyük utancın yıl dönümünde CHP İl Örgütüyle, Gençlik Kolları ile birlikte kol kola Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan’ın hatıraları önünde anma törenindeydik. 52 yıl önce yaşanan bu büyük acıya hep birlikte ortak olduk. Orada Deniz Gezmiş’in ağabeyi, Bora Gezmiş, arkada bir yerdeyken onu yanıma çağırdığımda yanıma geldiğinde şöyle dedi. Niye arkada kaldınız, şöyle yanıma gelin dedim. Dedi ki, Sayın Genel Başkan siz beni Deniz Gezmiş’in ağabeyi, kardeşi olarak çağırıyorsunuz ama buradaki herkes onun kardeşidir. Ben de buradan onun yaptığı bu tanımlamaya uygun olarak söylüyorum ki bu salondaki herkes, bu partideki herkes Deniz’in, Hüseyin’in, Yusuf Aslan’ın kardeşidir. Onların tam bağımsız Türkiye yolu CHP’nin yoludur. Dün mezarı başında ifade ettim. Deniz, Filistin’dedir. Filistin Kurtuluş Örgütü ile dayanışma içindedir. Yanında Filistinli arkadaşı İsa vardır. Arapça yazılmış Filistin şiirini okur. Deniz Arapçayı sökmeye çalışır. Şiiri anlamaya çalışır. Bunun Türkçesini basalım der. 1976’da Filistin şiiri basıldığında Deniz Gezmiş artık aramızda yoktur. İsa Türkiye’ye gelir. O kitabı alır. Deniz’in mezarını ziyaret eder, Filistin’e döner. İsa iki sene önce öldü. Ölürken o kitabı evladına verdi. Dedi ki bu kitabı Türkiye’de Deniz Gezmiş’in izinden yürüyen birine verin. Geçen hafta Türkiye’deki Filistinli öğrencilerin başkanı İsa’nın oğlunun emanetini getirdi. Siz Filistin’i bütün dünyada 119 sosyal demokrat lidere mektup yazarak, her toplantıda anlatarak ve yolumuz Deniz’in yolu diyerek konuştuğunuz için, bu kitabı İsa’nın oğlu Deniz’in yolundan giden Özel’e hediye ediyor dedi. Kitabı aldım MYK toplantısında CHP’nin müzesine konmak üzere. Benden sonraki Genel Başkana devir teslim töreninde arz edilmek üzere partinin envanterine kaydettik. Çünkü Deniz Gezmiş’in yolundan gidip, Filistin’e sahip çıkan, tam bağımsız Türkiye diyen, yaşasın halkların kardeşliği diyen Özgür Özel’in şahsı değil CHP üyesi Özgür Özel’dir.”

“AKIN GÜRLEK ADALETİN KATİLİDİR”

“Şimdi buradan çağrımız şudur. Biz geçtiğimiz yasama döneminde 27 Mayıs darbesine ilişkin idam kararlarını ortadan kaldıran, Menderes’in, Polatkan ve Zorlu’nun idam kararlarını yok sayan bir yasal düzenlemeye imza atmıştık. Şimdi 2024 yılında, 52 yıl önce karıncayı incitmemişlere, anayasal düzeni savunanlara, 12 Mart muhtırasının anayasaya yaptığı tahribata itiraz edip anayasayı savunanlara anayasal düzeni ortadan kaldırmak iftirası ile idam cezası verilen o kararı ortadan kaldıracak bir yasal düzenlemeyi hep beraber yapmak üzere çağrıda bulunuyorum. Basın özgürlüğü demokrasinin olmazsa olmaz şartlarından biri. Bir ülkede tam demokrasi olması ancak basın özgürlüğünün olmasıyla mümkündür. Geçtiğimiz hafta Dünya Basın Özgürlüğü Günü kutlanırken değerli gazeteci Barış Terkoğlu’na 2 yıl hapis cezası verildi. Ne çekti bu Barışlar? FETÖ yargıya egemendi ve bu gerekçelerle ceza alıyorlardı. Güya FETÖ yargıdan temizlendi. Yine aynı gerekçelerle ceza alıyorlar. Hakiki gazeteciliğin sadece iktidar sahiplerinin işine gelmediği için cezalandırıldığı bu ülkede, Terkoğlu’nun şikayetçisi Akın Gürlek’tir. Akın Gürlek seyyar giyotindir. Akın Gürlek adaletin katilidir. Türkiye Cumhuriyetinde sipariş kararlarla, mahkeme mahkeme gezdirilip adaletin giyotini olan birisi şimdi Adalet Bakan Yardımcısıdır ve halen daha gazetecilerle uğraşmaktadır. Akın Gürlek şunu bilsin. Ne Barış Terkoğlu, ne Pehlivan, ne bir başka gazeteci yalnız değildir. Kimsenin arka bahçesi olmayan bu özgür gazetecileri, onların basın özgürlüğü, eleştirme hakkını ki benim de eleştirmektedirler zaman zaman, sonuna kadar savunuyoruz ve biz onların tam arkasındayız.”

“EMEKÇİNİN ELİ HAVADA BIRAKILDI”

“Son 22 yılda hukukun aldığı yaralar, anayasanın yaşadığı tahribat, Anayasa Mahkemesi ve AİHM’in kararlarına anayasal zorunluluğa rağmen uyulmamasının sayısız örneğini yaşadık. Bunlardan bir tanesi de geçtiğimiz hafta 1 Mayıs’ta oldu. Öncesinde konuştuk. Sonrasında çağrıda bulunduk. Arabuluculuk teklif ettik. Hatta arama noktalarında görev almayı dahi kabul ettik. Ama önerilerimiz reddedildi. Elimiz, emekçinin eli havada bırakıldı. Anayasa Mahkemesinin geçen hafta burada okuduğum açık kararına rağmen Taksim 1 Mayıs’ta emekçilere kapatıldı. Oradaydık. Anayasa Mahkemesi kararına rağmen örülen utanç duvarını gördük. Türkiye Cumhuriyetinin en kıymetli tarihi hazinelerinden bir tanesi olan surların önüne, sarnıcın önüne, İstanbul’a yıllar önce su taşıyan, İstanbul’un susuzluğunu ortadan kaldırmak için yapılan tarihi kemerlerin önüne aralarına TOMA’ları dizerek, önüne polisimizi dizerek orayı bir utanç duvarı haline getirdiler. Bu utanç duvarı maalesef tarihe geçti. O utanç duvarı bu iktidar gidip bu ülkeye özgürlükler geldiğinde Türkiye demokrasisinin o kötü ve kara günü anılırken hep hatırlanacak. O gün birileri anayasaya uymadılar. Anayasaya uymadıkları için emekçileri içeriye almadılar. Orada bulunanlar, itiraz edenler, girmek isteyenler karşısında kendileri de birer emekçi olan polisimiz, karşı karşıya bir kanunsuz emirle getirildi.”

“ÖNCE ANAYASAYA UYUN”

“Öncesinde her iki tarafı uyarmıştık. Beklentilerimizi ifade etmiştik. Gösterilen anlayış kıymetliydi. Ama ardından 49 yurttaşımız, evladımız 1 Mayıs günü orada yaşananlar üzerine önce gözaltına alındılar. 49’u tutuklandı. Bir tarafta Anayasa Mahkemesi kararına direnen kanunsuz emri verenler, karşılarında gösteri ve toplantı yürüyüşü kanununa uymadı diye gençleri gözaltına alıp tutukluyorlar. Gösteri ve toplantı yürüyüşü hakkı anayasal bir haktır. Onu engelliyorsun. Sonra kanuna uygun değil diye hapse atıyorsun. Yani suçluların mağdur, mağdurların suçlu ilan edildiği bir süreçteyiz. Bir an önce bu orantısız tutuklama tedbirinin itirazlardan sonra kaldırılmasını, gençlerin serbest bırakılmasını, milletten kanuna uymasını isteyenlerin önce anayasaya uyması gerektiğini hatırlatıyorum.”

“KADRO ALAMAYAN İŞÇİLER DE ARAMIZDA”

“Aramızda kamu iktisadi teşekküllerinde bulundukları için kadro alamayan taşeron işçiler var. Anayasanın eşitlik ilkesine ayrıdır. Yapılan iş ayrımcılıktır, KİT’lerde ve belediye iştiraklerinde çalışan yasal düzenleme dışında bırakılıp, kadro alamamış tüm emekçilerin bu haklı taleplerinin arkasındayız. Sonuna kadar destekliyoruz. İktidarın kötü ekonomi yönetimi emekli ve emekçiye, memura, alın teri ile geçinen her bir yurttaşımıza büyük bir çöküş yaşattı. Hayat pahalılığını, yüksek enflasyonu, artan kiraları, Türk lirasının aşırı değer kaybını hep birlikte yaşıyoruz. Avrupa Birliği Komisyonunun yaptığı bir çalışmaya göre kira sorununda Avrupa kentleri arasında vatandaşın en çok çile çektiği, kira sorununun en yüksek olduğu kent İstanbul. İstanbul’daki ortalama kira 23 bin lira. 650 Euro. En düşük emekli maaşı ise 10 bin lira. Asgari ücret 17 bin lira. Ortalama kira 23 bin lira. Bunun Avrupa’da bir örneği yok. Yani bir kentte çalışan emekçiye ortalama kiranın yüzde 20 altında asgari ücret örneği yok. Ortalama kiranın yarısından az emekli maaşı alan dünyada hiçbir ülke yok. Bu yüzden emeklimize ve emekçimize yapılan bu zulmün altını dikkatle çiziyoruz. İstanbul Planlama Ajansı’nın raporuna göre ise İstanbul’un ekonomik sorunlarının ne noktaya geldiği, korkunç gerçeklerle ortada. Rapora göre geçen bayram İstanbulluların yüzde 70’i şehir dışına hiç çıkmadılar. Yani bayramlarda, İstanbul boşaldı, Ankara boşaldı diyorduk. Bu bayram yüzde 70’i adım atamadılar. Bırakın tatile gitmeyi, memleketlerine gidemediler. Sivas’a gidemediler, Trabzon, Malatya, Ordu, Tokat, Çankırı, Kastamonu’ya gidemediler. İstanbul’un en yüksek göç alan bu kentlerine anasının ve babasının elini öpmeye gidemeyen bir kentten bahsediyoruz.”

“BU YOKSULLUĞU GÖRMELİYİZ”

“Önümüz Kurban Bayramı ve yine bırakın kurban almayı, Kayseri’ye otobüs bileti almanın 5 kişilik ailede maaşı aştığı bir süreçteyiz. Bunu herkesin dikkatle görmesi gerekiyor. İstanbullu kredi kartı borcunun sadece asgari tutarını ödeyebilenler yüzde 35’e dayanmış. Yüzde 4’ü asgariden az, yüzde 8,6’sı ise hiç ödeme yapamıyor. Yani 2 İstanbulludan biri asgari tutar ya da altında ödeme yapıyor. Kredi kartının borcunu asgarinin üzerinde kapatan 2 kişiden biri var. Diğer 2 kişiden biri borç sarmalı içinde yuvarlanıyor. Her ay büyüyor. Kaç bileşik faiz yıllık asgari kredi kartına? Yüzde 99,7. Yüzde 100. Kredi kartının faizi yüzde 100. Bugün TÜİK’in maskeli enflasyon rakamlarına göre bile baktığınızda kredi kartı sahipleri borcunu ödeyemedikleri için her ay iflasa, borç batağına, maalesef yaklaşan bir icraya sürükleniyor. Bu yüzden katılımcıların yüzde 47’sinin kıt kanaat geçiniyorum dediği, yüzde 61’nin eskiye göre daha az gıda tüketiyoruz dediği, yani milletin ekmeğinin küçüldüğü, buzdolabının boşaldığı, sofrasının zayıfladığı, çorbasının kaynamadığı bir sürece geldik. Bu yoksulluğu görmeliyiz. Bu sıkıntıları görmeliyiz ve buna hep birlikte itiraz etmeliyiz. Denizli Büyükşehir Belediyemizi ziyaret ettiğimde, enflasyon muhasebesinin bütün vergi mükellefleri açısından yarattığı sorunları söylemiş, iptal edilmesi gerektiğini bu haliyle ifade etmiştim. Birinci geçici vergi dönemi için kaldırıldı, tüm dönemler için kaldırılmalıdır. Yine demiştik ki KDV oyunları yapılıyor. Bakan yalanlamıştı. İşte şimdi temel gıda maddelerinin KDV’si 1’ken, Maliye Bakanlığının uydurduğu ve kanuna açık aykırı bir vergi hilesiyle. Örneğin ekmeği fırından alırsanız yüzde 1 ile alıyorsunuz. Pastaneden alırsanız KDV’sini yüzde 10’a çıkardılar. Pideyi fırından alırsanız başka, mahallenizdeki yanında iki çay veren bir pastaneden alırsanız yüzde 10. Ayranı bakkaldan yüzde 1’e tost büfesinden aynı kapalı ayranı satıyor, yüzde 10’a. Bunların hepsi KDV oyunlarıdır.”

“KAZANMAYANLARIN HİÇ VERGİ VERMEMESİ GEREKİR”

“Şimdi yeni bir hazırlık var. Biliyorsunuz Türkiye’de KDV oranı yüzde 20. 18’di 20’ye çıkardılar geçen yaz. Yüzde 10’luk ve yüzde 1’likler listelerin ilanıyla oluyor. Temel gıda listesi yüzde 1. Bir takım farklı ihtiyaçlar yüzde 10’ken şimdi bir takım hazırlıklar var. Pandemide yüzde 18’den 8’e inen ve şu anda yüzde 10 olan mobilya, eğitim harcamalarındaki, sağlık harcamalarındaki, konaklamadaki ve daha Mehmet Şimşek’in aklındaki pek çok başlıkta liste oyunu ile KDV 10’dan 20’ye çıkarılıyor. Bu seçim öncesi KDV artışı planlamıyoruz lafının laf oyunu olduğunu, liste hileleri ile KDV artışının gündemde olduğunu, doğrudan vatandaşın cebine Mehmet Şimşek’in el atmak üzere olduğunu burada ifade etmek istiyorum. Bu memlekette vergilerin yüzde 76’sı yani 4 lira verginin 3 lirası dolaylı vergilerden alınıyor. Yani fabrikatörle işçisi aynı vergiyi ödüyor aynı ürünü alınca. Oysa ki çok kazananın gelirinden çok, az kazananın az, hiç kazanmayanın hiç vergi vermemesi lazım. Bunun için bu adaletsizliğe isyan ediyoruz. Vergilerin yüzde 75’i dolaylı vergi ile alınıyorken, doğrudan vergilik yüzde 25’in de yüzde 15’lik kısmı çalışanların maaşından doğrudan kesilerek alınıyor. Geriye sadece 10 liralık verginin 1 lirasını gerçekten kazançtan verilen, beyanname ile verilen vergiler oluşturuyor. Bu kadar zengin, bu kadar patron, bu kadar holding toplam verginin 10’da 1’ini verirken, bu kadar işçi, memur, çiftçi, yoksul yüzde 90’ını veriyor. Bu adalesiz düzene isyan ediyoruz.”

“26 MAYIS’TA MİTİNGE BEKLİYORUZ”

Yüksek enflasyon 4 ayda maaşları eritip kuşa çevirdi. Dar gelirlinin, emeklinin, asgari ücretlinin enflasyonu körüklediği zannı temelsiz bir zandır. Bir hedef saptırmadır, kemeri hep yoksullara sıktırmaktır. Yılbaşında 17 bin 2 lira olan asgari ücret şu ana kadar TÜİK verilerine göre, ne demek TÜİK? Tayyip’i üzmeyen istatistik kurumu. TÜİK verilerine göre yüzde 18 yıprandı. 3 bin 182 lirası buhar oldu. Emekli maaşı 1 Ocak’taki 10 bin lira, 1872 lira kaybetti. Yani bugünkü 10 bin lira o günkü 8 bin 200 lira oldu. Artık eğer enflasyon düzeltmesi yapılsa asgari ücretin bugün 21 bin 800 lira olması lazım. Ama birileri enflasyon düzeltmesi yapmamaktan, emeklinin durumunu iyileştirmemekten çünkü para bulamamaktan şikayet ediyorlar. Bahane ediyorlar. Emeklinin sesini duymuyorlar. Biz bütün bir kampanya boyunca emeklilere dedik ki bizimle olun. Yanımızda olun. Sesinizi duyuracağız. Koştular geldiler. Rize’de de geldiler, Antalya, Tekirdağ, Türkiye’nin dört bir yanında, Kilis’te de bizimle oldular. Gaziantep’te de. Ankara’da da toplandılar. İzmir’in Menderes’inde de. Şimdi o emeklileri unutmuş değiliz. Şimdi onlarla birlikte olma zamanıdır. Şimdi CHP olarak bütün emeklileri ve onlara destek vermek isteyen herkesi 26 Mayıs Pazar günü Ankara’daki büyük emekli mitingine davet ediyorum. Örgütlerimizle orada olacağız. Emeklilerin yanında olacağız. Emeklilere söz verdik. Onlar yıllarca bu memlekete hizmet ettiler. Alın teri döktüler. Göz nuru döktüler. Dirsek çürüttüler. Nasırlı elleri ile hizmet ettiler. Şimdi onları unutamayız. Herkes bir gün emekli olacak. Emeklinin hakkını CHP alacak. Bu arada Mehmet Şimşek, yüksek enflasyon ile maaşları kemirterek, alım gücünü düşürterek, harcamaları kısıp, tüketimi düşürüp, enflasyonu düşürecek bir yöntem arıyor. Krize tuhaf yöntemlerle çare arıyor. Bir zamanlar biz IMF’yi bitirdik, IMF programlarını sonlandırdık, Stanby’ı bıraktık diyenler şimdi görünmez IMF programı, IMF’nın yap dediklerinin hepsini vatandaşa kendi kendilerine yapıyorlar. Güya IMF yok, hayaleti var. IMF’nin hayaleti dolaşıyor. Program Mehmet Şimşek’in gulyabani programıdır. Ey Mehmet Şimşek. IMF’nin hayaleti hep emekçinin penceresinde dolanıyor. Hep işçinin kapısına dayanıyor. Hep yoksula görünüyor. Şu gulyabaniyi biraz da zenginlere götür be kardeşim.”

“ATEŞ İLE UZUN UZUN KONUŞTUK”

“Dün Genel Merkezimizde çok kıymetli bir konuğumuz vardı. Bengisu ve Banuçiçek’in anneleri. 9 ve 14 yaşındaki iki kızın, gencecik kızın anneleri. Rahmetli Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş ve arkadaşı Ömer Beyi kabul ettik. Uzun uzun konuştuk. Çıkan iddianameden duydukları hayal kırıklığını ve yaşadıkları travmayı anlattılar. Görüşmede birçok şey konuştuk. Genel Başkan olduğumda aramıştım. Sayın Kılıçdaroğlu’nun konuya ilgisini aynen sürdüreceğimizi, hem kurumsal hem de kişisel olarak yanlarında olacağımızı söylemiştim. Sayın Ayşe Ateş bizim bugüne kadar kullandığımız özenli dile teşekkür ederek, bundan sonra hukuki anlamda, her anlamda görünür desteğimizden memnun olacağını söyledi. Biz de kendisine hakikate ulaşılana kadar, kendisine onun yüreği soğuyana kadar, o içindeki adalete susamışlık bitene kadar, evlatlarının babasının kanı yerde kalmayana kadar arkasında olduğumuzu söyledik. Bir kez daha bunu ifade ediyoruz. İddianameye gelince. Burada çok kıymetli basın mensupları var. Onlar hep iddianame beklerler. İddianame doğası gereği savcının basında olmayan imkanları olduğu için, elindeki yetkiler çok fazla olduğu için, iddianame bilinenin hep ilerisindedir. İddianamelerle yeni gerçekler, yeni şahitler, yeni zanlılar ortaya çıkar. İddianame gerçeğe, hakikate, adalete atılmış adımdır. O adımı hepimiz adına savcılar yapar. Bugün bu salonda bulunan gazeteciler, bu Ankara’nın bütün gazetecileri iddianameyi okuduklarında iddianamenin kendilerinin gerisinde olduğunu gördüler. İddianamede yeni hiçbir şey görmedik ama iddianamede olması gereken birçok şeyi de görmedik. Bu iddianamenin iade edilmesi, asla kabul edilmemesi, böyle bir iddianame ile yargılamaya başlanmaması gerekmektedir. Bu meseleyi takip edeceğiz. Ayşe Ateş’in adalet yürüyüşü hepimizin adalet yürüyüşüdür.”

“MÜFREDAT ÖNEMLİ”

“Milli eğitim müfredatının bir siyasi partinin sloganı alıntılanarak onun altında hazırlanmasını geçen hafta da kınamış ve ifade etmiştim. Türkiye yüzyılı maarif planı diye bir çalışmanın asla kabul edilemez olduğunu söylemiştim. Yeterince müzakere edilmediğini söyledik. 10 yılda hazırladık diyorlar. 7 gün süre veriyorlar. Bu süreyi uzatın dedik. Yetmez milli eğitim komisyonunu çalıştırın. Bütün partiler kendilerinin temasta olduğu, sendikaları, dernekleri, mutlaka çağırsınlar. Eğitimciler olmadan, akademisyenler olmadan, her görüşten eğitim alanındaki sendika olmadan, veli dernekleri olmadan, öğrencilerin annelerinin, babalarının görev yaptığı okul ve aile birlikleri olmadan, öğrencilerin katkıları, katılımları alınmadan bu iş olmaz dedik. Dinlemediler. Müfredat yapmak anayasa yapmak gibidir dedik. Anayasa yapmaktan önemlidir dedik. Katılımcı olmalısınız. Çünkü eğer katılımcı bir müfredat yapmazsanız, kötü bir anayasadan kötü sonuçlar doğurur. Bu müfredatla yetişen çocuklar ileride anayasa yapacaklar. İleride anayasaya uyacaklar ya da doğru yetişmezlerse anayasayı tanımayacaklar. O yüzden müfredat önemli dedik ama bugüne kadar sesimizi duyuramadık. 7 gün yetmez dedik. Çıkmış Milli Eğitim Bakanı yüzde 50 artış yaptım, 10 günde görüşlerini bildirsinler diyor. Müstehzi müstehzi sırıtarak. Evlatlarımızın, hepimizin evlatlarının, AKP ve MHP’ye oy verenlerin de evlatlarının üzüldüğü, rahatsız olduğu, yalan ve yanlış eğitim sistemine 7 günde görüş bildir. Hadi yüzde 50 zam yaptım deyip gülüyor. Sayın Bakan, yaptığınızı tarif etsek ve öğrencilerimize desek ki bunu yapan bakanın davranışı aşağıdaki şıklardan hangisine uygundur. Hepsi birden aynı seçeneği işaretler. Küstahlık.”

“MADEM ATAMAYACAKTIN NİYE MEZUN ETTİN?”

“Sayın Erdoğan, 22 yıl önce rahmetli Ecevit’i madem atamayacaktın, niye mezun ettin, 86 bin öğretmeni derdi. Bugünlere geldik atanmayan öğretmen sayısı 1 milyonu aştı. O gün Ecevit’e en ağır sözleri söyleyenler. Bugün atamadıkları öğretmenlere atanamayan öğretmenler diyor. Sanki öğretmenin kusuru varmış ya da sanki kendi dahili yokmuş gibi. O öğretmenlere geçen seçimden önce tüm kamuya alımlarla birlikte mülakatsız KPSS ile alım sözü verdiler. Bunu seçim bildirgesine yazdılar. Bunu Ankara Arena Stadında okudular. Ardından bu vaatle oy topladılar. Şimdi mülakatı kaldırmayız diyor. Ecevit KPSS’yi getirerek kim sınavı başarıyorsa o atansın, kayırmacılık kalksın, partizanlık kalksın, haksızlık kalksın, kul hakkı kalksın demişti. O kuralı getirmişti. Bu arkadaşlar mülakat getirerek, ayrımcılığı ve partizanlığı, kul hakkı yemeyi kurumsallaştırdılar. İtirazlardan sonra söz verdiler, oy topladılar ama şimdi mülakatı kaldırmıyorlar. 68 bin atama beklenirken, 20 bin mülakatlı atama söylediler. Bütün gençlerin umutlarını kırdılar. Ailelerini yasa boğdular. Biz atanamayan değil atanmayan her bir öğretmenimizin arkasındayız, yanlarındayız, mücadeleleri mücadelemizdir.”

“DAHA FAZLA SEYİRCİ KALAMAYIZ”

“Seçim öncesi miting meydanlarında İsrail ile ticaret utancı son bulsun diye pankart açanları yaka paça gözaltına alanlar, bizim İsrail ile ticareti durdur çağrılarımıza 30 Ramazan iftar sofralarından, miting meydanlarından çağrılarımıza kulak tıkayanlar, önce 54 ürün grubunun ticaretine sınırlama getirdiler. Nihayet şimdi eski iddialarını çiğnediler. İsrail ile ticareti durdurarak, bizi ve kendilerini eleştirenleri haklı çıkardılar. Biz 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan ve bağımsız bir Filistin devletinin dünya ülkeleri tarafından tanınmasına kadar mazlum Filistin halkının yanında durmaya devam edeceğiz. Girişte andık, Deniz Gezmiş’in, Bülent Ecevit’in davasını sürdürmeye devam edeceğiz. Gazze’de katliam başladığı günden itibaren İsrail ile yürütülen tüm ticari faaliyetlerin şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşılmasını isteyeceğiz. Ayrıca dün Hamas’ın kabul ettiği ateşkes çağrısına İsrail’in Refah Sınır Kapısına saldırarak yanıt vermesini kabul edilemez buluyoruz. 35 bin kişinin, çoğu kadın ve çocuk olan 35 bin kişinin katline daha fazla seyirci kalamayız. İsrail’in en kısa sürede ateşkesi kabul etmesi için uluslararası alandaki her imkanın, her baskının ve yaptırımın derhal devreye sokulmasını bir kez daha CHP olarak ifade ediyor ve çağrıda bulunuyoruz.”

“SİYASETTE İSTİKAMETİ MİLLET BELİRLER”

“Hep söylüyorum. Siyasette istikameti millet belirler. Rotayı milletin inadına başka tarafa çevirenler kaybederler. Sandıktan çıkan mesajı okuyanlar kazanır. Sandıkla inatlaşanlar kaybederler. Biz 6 ay önce siyasette yeni bir yol açtık. Doğruları sürdürerek, ortak doğrularımızı sürdürerek, geçmiş hatalarımızdan ders alıp terk ederek, toplumdaki değişim, dönüşüm talebini görerek, tam bir birlik ve beraberlik halinde büyük bir mücadele verdik. Bu yolculuğun ilk durağında, ilk sınavında, virajında ikinci yüzyılın ilk seçimlerinde CHP’yi birinci parti yaptık. Şimdi hedeften sapmadan, aynı yolda, çok daha güçlü olarak ve özgüvenli bir biçimde yürümeye devam ediyoruz. Bizi bugüne taşıyan yolun rotasından milim sapmadan Türkiye ittifakını büyüterek, ne yaptığımızı bilerek, muhafazakar demokratları, milliyetçi demokratları, Kürt demokratları, Türkiye’nin bütün demokratlarını sosyal demokratlar olarak kucaklayarak yolumuza devam ediyoruz. Seçimden sonra asla şımarmadan, kibre kapılmadan, bulunduğundan başka bir konuma kendini koyup kimseye yüksekten bakmadan ilerliyoruz. Birinci parti olmanın mesuliyeti ile tüm siyasi partilerin genel başkanlarıyla görüştük. Görüşüyoruz. Görüşmeye devam edeceğiz. Yine bugün Sayın Devlet Bahçeli’den, MHP’nin Sayın Genel Başkanından dün talep ettiğimiz randevumuz saatler içinde bir gün sonra karşılanarak bizleri kabul ettiler. Sayın Bahçeli’ye ve onun şahsında MHP’nin tüm üyelerine bundan dolayı teşekkür ediyorum. Kendisi ile gayet olumlu, verimli geçen bir görüşme gerçekleştirdik. Hem ev sahipliği, hem de görüşmedeki fikir alışverişleri, geçmiş tecrübeleri, geçmişte Türkiye siyasetinde şahit olduğu bazı gelişmelerden yaptığı kıymetli aktarımlar için, istifade ettiğimiz görüşler için kendisine teşekkür ediyorum.”

“BAHÇELİ’NİN TEBRİĞİNİ KABUL ETTİK”

“Yapılan görüşmelerden sonra eğer ortak bir açıklama yoksa görüşme taraflardan kendi ifadelerini paylaşabilecekleri ancak verilen cevapları paylaşmayacakları bir anlayışla sürmelidir. Erdoğan görüşmesinde efendim gizli ve kapaklı ne konuştunuz? Görüşmede Türkiye Cumhuriyetinin Dışişleri Bakanlığının en üst görevlerinde bulunmuş bir büyükelçinin devlet geleneklerine uygun tutulmuş notları partinin arşivine girmiştir. Önümüzdeki dönem benden sonra görev yapacak genel başkanlarımıza aktarılmak üzere genel başkanlığın ilgili, güvenceli biriminde muhafaza edilmiştir. Kayıt dışı siyasete itiraz eden anlayışımızla bütün bilgiler MYK’mız ve grubumuzla, PM’mizle paylaşılmış, paylaşılmaya ilgili organlar toplandıkça devam edilmektedir. Ancak biz neler söylediğimizi söyledikten sonra ne cevap aldınız? O konuda onu söylemek bizim işimiz değildir. Ancak onu beklemek. Onu izlemek. O konuda iyimser, ihtiyatlı bir iyimserlikle beklenti içinde olmak bizim pozisyonumuzdur. Bugün Sayın Bahçeli ile yaptığımız görüşmeden sonra Sayın Bahçeli büyük bir nezaketle bana açıklama yapabilirsiniz dediği halde ben kendisini orada, grubunun kapısının önünde ayakta bekleterek bir açıklama yapmayı doğru bulmadım. Toplantıda ve görüşmede her hususu bu kürsüden paylaşacak değilim. Ancak Sayın Bahçeli ile seçim sonuçlarını samimiyetle değerlendirdiğimiz, kendisinin değerlendirmelerini memnuniyetle dinlediğimiz, tebriklerini kabul ettiğimiz ve bundan sonraki sürece dahi olarak da son derece yapıcı şekilde bu değerlendirmeleri gerçekleştirdiğimizi paylaşabilirim. Dış politika, Filistin, Kıbrıs konusu başta olmak üzere Türkiye’nin tüm dış politikasını hangi gözle gördüğümüzü kendisiyle paylaşma, CHP’nin burada bir ana muhalefet partisi olduğunu, milletimiz yapılacak ilk seçimlerde başka bir görev verene kadar ana muhalefet partisi olduğumuzu ancak yurt dışında Türkiye’nin partisi olduğumuz altını bir kez daha çizdim.”

“10 BİN TL İLE GEÇİNMENİN İMKANSIZLIĞI”

“Ayrıca kendisini de daha önce seçimlerden önce paylaştığı gibi. 10 bin liralık emekli maaşı ile geçinmenin imkansızlığı noktasında görüşlerimizi ifade ettik. Asgari ücretin eridiğini, temmuz ayında zam yapılmamasının yaratacağı sıkıntıyı, temmuz zammının sadece küçük işletmeler ve KOBİ’lerin sırtına bırakılmayıp, bu konuda devletin yapması gerekenler konusunda her ikimizdin de birer milletvekili genel başkan olarak üzerimize düşenleri hatırladık. Karşılıklı konuştuk. Atanmayan öğretmenlerden, staj ve çıraklık mağdurlarına, kademeli emeklilik beklentisinden uzman çavuşların, emekli astsubayların sorunlarına kadar pek çok konuda görüş alışverişinde bulunduk. 28 Şubat davasının mağdur tutuklularından, görülen davalara yönelik Anayasa Mahkemesinin kararlarına uyulmamasından duyduğumuz endişeye kadar kendilerine görüşlerimize ifade ettik. Kendilerinin pek çok husustaki olumlu katkılarını ve elbette farklı düşündüğü noktaları dikkatle takip ettik, not aldık. Müfredat konusundaki duyduğumuz rahatsızlığı ve daha pek çok başlıkta kendisiyle görüş alışverişinde bulunduk. Kendisinin değerlendirmelerinin ve kendisinin bu konudaki ifadelerinin neler olduğu konusunda daha fazla bir detay benim tarafımdan verilmemesini tüm kamuoyunun anlayışına bırakıyorum. Bu konuda kendilerinden, sözcülerinden yapılabilecek tüm açıklamaların bizim tarafımızdan da saygı ile karşılanacağını ifade etmek istiyorum.”

“HATAY’A HEYET GÖREVLENDİRİLDİ”

“Bugün CHP’nin üçü genel başkan yardımcısı olan milletvekilleri Hatay’da bir çalışma yapmak üzere gittiler. Ayrıca deprem komisyonunda görev almış, bu konuda eğitimli, partimize yeni katılmış milletvekilimizle de güçlenen, hem dirençli kentler konusunda, hem vatandaşın hukukunu korumak noktasında CHP Hatay’a bir teknik heyet görevlendirmesini de ayrıca yapmıştır. Bu heyetimiz en çok rezerv alan sorunu olan ve haklının, hakkını alıp, rezerv alan bahanesiyle oraları zenginlere, rantçılara rezerve edip, o kentin ve mahalin gerçek hak sahiplerini uzaklara yollamaya çalışan bir takım uygulamalara yapılan itirazları duyuyoruz. Az hasarlı belirtilen yerlere son anda yıkım kararları verildiğini takip ediyor ve izliyoruz. Elbette zeminin inşaata mümkün olmadığı yerde, yerinde dönüşümle daha ilerideki oluşacak depremle yeniden faciayı çağırmayacağız. Ancak zemin etütleri sağlam olan yerde, rezerv alanlar ilan edilip, bir takım hak sahiplerinin hakkına el atmaya asla izin vermeyeceğiz. Hatay’da yapılan tüm haksızlıklar, hukuksuzluklar, seçim boyutuyla da hak sahiplerinin hak arayışları boyutuyla da takipçisi olacağımızı, hukuki desteğin, teknik desteği sonuna kadar sağlayacağımızı herkes bilsin. Çünkü Hatay Gazi’nin kişisel meselesidir. Tüm CHP’lilerin kişisel meselesidir.”

“BİRİNCİ PARTİ OLMADIĞIMIZ BİR ANKET YOK”

“Son olarak bir konuya dikkat çekmek isterim. Bugünden CHP’nin Sayın Erdoğan’ın da daha sonra benim değil ama partisinin yetkilileri tarafından basın mensupları ile paylaşılan ve kamuoyunun da hakim olduğu ifadesiyle CHP’nin yukarıya doğru ivmelenmesinde hakkımızı teslim etmeyen kimse yok. Nisan ayı anketleri geldi. ‘31 Mart seçimleri bir yerel seçimdir, genele yansımaz’ diyenler yanıldı. Şu ana kadar CHP’nin bu Pazar milletvekili seçimleri olsa oyunuzu kime verirsiniz sorusunda birinci parti olmadığı hiçbir anket yok. Kimi anket firması yüzde 37’yi teyit ederken, kimi yüzde 35 ölçmüş. Daha düşüğü yok. İkinci parti ile aramızdaki farkı 8 puan ölçen de var, 5 puan ölçen de var. Daha azı yok. Görünen o ki CHP’deki bu yukarıya ivmelenme, bu özgüvenli siyaset birilerini CHP’yi yeni tartışmalara sürüklemeye memur kılmış. CHP’de bir iç karışıklık çıkarabilir miyim, birbirine düşürebilir miyim? Geçmişte yaptığımız hataları tekrar etmeyeceğimizi söylemiştim. Bu genel başkan için de öyledir, yardımcıları için de öyledir. Üyeleri için de öyledir. Hazır birinci partiyken, işler yolunda gidiyorken, bir seçim yeni geride kalmışken, gelecek seçime daha zaman varken, aday tartışması dostumuz tarafından iyi niyetle yapılsa da bazı kötü niyetliler tarafından kışkırtılmaya çalışsa da hiçbirimize faydası olmayan bir tartışmadır. Buradan gelecek seçim için şimdiden aday tartışmaları başlatmanın CHP’nin ivmesini düşürmek, gücünü azaltmak, deyim yerindeyse ona çelme takmaktan başka bir gayreti yoktur.”

“KİMİN GÖNLÜNDEN KİMİN GEÇTİĞİNİN ÖNEMİ YOKTUR”

“Dün MYK toplantısında açıkça ifade ettim. Hiçbir arkadaşımın ne kadar iyi niyetle de olsa, ne kadar soru da gelse bu tartışmalara dahil olmasını doğru bulmam. Bundan sonra da istemem. Bizim her birimiz. Gönlümüzdeki adayı gönlümüzde tutarak, gönüllerimizdeki ortak bir duyguyu ön plana çıkarmak lazımdır. Kimin gönlünden kimin geçtiğinin hiçbir önemi yoktur. Günü gelince CHP’nin bir adayı olacak. O aday CHP’nin seçilmişleri ile CHP’nin üyeleri, halkın sesini dinleyerek, bilimsel yöntemlerden yararlanarak, seçilmiş organlarında tartışılarak, CHP’nin grubunda kararlaştırılarak, anayasa nasıl diyorsa öyle, bu seçim başarısı nasıl geldiyse öyle belirlenecektir. Kimsenin şüphesi olmasın. CHP’nin Genel Başkanı olarak kendi adaylığımı dayatmak, CHP’nin tarihi bir fırsatı kaçırmasını sağlamak, CHP’nin birilerinin tükenmekte olan iktidarına tekrar fırsat vermek gibi bir hata yapmayacağımdan herkes emin olsun. Bundan sonraki süreçte hepimizin ortak doğrusu, bu parti için omuz omuza, yan yana, bu partinin hiçbir değerinden korkmadan, popülerleşenlere popülerleşmesini kıskanmadan, güçleneni destekleyerek, yanlışımızı örterek, doğrumuzu alkışlayarak, teşvik ederek, bu partinin bu gruptaki, bu partinin tüm belediyelerindeki her birisi bu partinin evladı olan yıldızlarını, bu partinin evlatlarını güçlendirerek bu partiyi güçlendirmek boynumuzun borcudur. CHP kendi evlatlarından korkmaz. CHP birileri istiyor diye birbiri ile uğraşmaz. CHP’liler bilir ki hepsinin ortak görevi birlik ve beraberlik halinde Cumhuriyetin ikinci yüzyılının ilk yerel seçimlerini nasıl kazandıysa ilk genel seçimlerini kazanmak ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisini birinci parti yapmaktır. Biz kazanacağız. CHP, Türkiye ittifakını kurdu ve o ittifakı iktidar yapacak.”

Editör: Haber Merkezi

Beğendim 0 Muhteşem 0 Haha 0 İnanılmaz 0 Üzgün 0 Kızgın 0

Haber Yorumları

Habere Ait Yorum Bulunmamaktadır.

Yorum Yazın

CAPTCHA security code

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

yükleniyor
yukarı çık